4. SOHBET - TÖVBE

Yorumlar · 10 Görüntüler

Bu konuşma, pazar sabahı Ribat'ta yapıldı. Konuşma tarihi: Hicrî, 10 Şevval 545 (Milâdi1150).Bu sohbette; Tövbe kapısı ne zaman kapanacak? Günahlarla kirlenen ruhlar nasıltemizlenir? İbadetlerin kabul edilme alametleri nelerdir? Allah katında makbul dualarınözellikleri nelerdir? Halinden başkalarına şikayetçi olmanın zararları nelerdir? Allah’ın kabuledeceği bir tövbe nasıl olmalı? Konularına değiniliyor…

Resûlullah (S.A.) efendimiz şöyle buyurdu:
- «Hayra dair herhangi bir şeye kavuşan kimse, onu mutlu bilsin ve fay-
dalanmaya baksın; çünkü onun ne zamana kadar açık kalacağını bilemez.»
*
Ey cemaat! Fırsatı kaçırmayın. Hayatı ganimet bilin ve ondan faydalanmaya bakın.
Mademki bu hayat kapısı açık, bir şeyler elde etmeye koyulun. Yakında o kapı kapanır.
Hayır işleri yapmaya güçlü olduğunuz müddetçe hayır yapın. Tevbe kapısı
kapanmadan o kapıdan girin. Sonra kapanır, tevbeniz de makbul olmaz. Halen dua
kapıları açıktır; dua edin, makbul olur. Aranızda iyiliği ile tanınan kimselere koşun.
Onların hayır dualarını ve öğütlerini dinleyin; sonra kapılar kapanır, mahrum olursunuz.
*
Ey cemaat! Yıktığınızı yapın. Pislettiğinizi temizleyin. Kötülüğünüzü iyiliğe çevirin.
Günahla kararan varlığınızı parlatın. Aldığınızı sahibine verin. Efendinizden kaçtınız,
onun kulluğundan uzak düştünüz. Hemen ona dönün ve tevbe edin.
*
Ey evlâd! Şu varlık âleminde ve şurada, Halik Teâlâ'dan başka kimse yoktur;
varlığını O’na bağlarsan kulu olursun. O'nu bırakır, halka koşarsan, onların kölesi
olursun.
Sana söz hakkı yok; ta boşluk beyabanlarını ve otsuz tarlaları geçinceye kadar...
Bunları geç. İç âleminde Hak'tan gayrı her ne ki var onu kopar at. Ancak o zaman dilin
açılır ve söz hakkın tanınır.
Bilmez misin, Hak arayıcısı her şeyden ayrıdır. Haktan başkasına yan çıktığı yoktur.
O bilir ki, Haktan gayrı her ne ki var, Allah’la kendi arasında perde olur. Bu durumda
neye bağlansın? Kime güvensin? Çünkü bağlandığı şeylerin kendisine zulmet
getirdiğini tecrübe ile bilir.
*
Ey evlâd! İnsanların önünde gezen, birçok felâketler vardır. Her felâketin de kendine
göre hayli dalları vardır. En büyük felâket, sonsuz saadetten mahrum olmaktır. En
büyük saadet, ruh zenginliğine ermektir. Bunun için çok çalışmak ve tembel olmamak
lâzımdır. Tembellik insanı korkunç uçurumlara atar. Telâfisi kabil olmayan kin ve
düşmanlık tohumları saçar. Tembel olma. İşlerini sağlam yap ve çalışkan ol. Dünyayı
çalışanlar kazanır. Âhireti çalışanlar kazanır...
Birçok büyükler, çalışkan ve dinç olmak için, Allah'a yalvardılar. Ebu Muhammed
Acemî şu duayı yapardı:
- “Allahım, bizi dinç ve çalışkan kıl.”
Bununla: «Bizi tembel etme,» demek isterdi. Bunun mânası yücedir. Dil, bunun
mânasını tam ifade edemez. Kim ki tadar, hakikati ancak o anlar. İslâm dininin emri
dahilinde halkla iyi geçin. İslâm dini neye iyi derse o iyidir, mübarektir. İslâm dininin
yüce emirleri zedelenmediği takdirde halkla geçimin tadı alınır ve hoşluk olur. Aksi
olunca iyilik olmaz. Bilâkis felâket gelir.
İyiler yapacakları işi bilirler, işlerini yerine ve zamanına göre düzenli tutarlar.
Yapacağın işi onlara sor ve onlara danış.
*
Ey evlâd! Dua bağına yapış. Rızaya yönel. Razı ol. Dilini kalbinden ayrı etme,
kalbinle birleştir. Ağzından çıkan, kalbinde bulunan olmalı. Her ikisini de iyiye yönelt ki,
hoş olasın.
Bir gün kıyamet kopacak. İnsana yaptıkları hatırlatılacak. Dünyada yaptığı hayır ve
şer önüne mendil gibi serilecek. Kötülüğü gören pişman olur. Ama fayda vermez.
Hatayı anmak burada olmalı. Orada anış hayır getirmez. Temel olan iş, bu acı günü,
ölmeden önce hatırlamak ve ona göre hazır olmaktır. Harman zamanı ekmeyi, tarlaya
tohum saçmayı düşünmek neye yarar? Sonbaharda ekin işine yönelmeyene yaz günü
ne hayır verir?.. Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyurdu:
- «Dünya, öbür âlemin ekim yeridir. Hayır eken sevinç biçer. Şer eken ise
pişmanlık devşirir.»
Bir gün ölüm gelir, seni uyandırır. Bu uyanışın sana ne yararı olur? Uyan, uyan!..
Çabuk uyan!..
Allahım, bizi gafil kişiler gibi uyumaktan koru. Seni bilmeyenlerin gafleti gibi senden
ayrı kılma, Allahım. Âmin!
*
Şerli adamlarla konuşma. Onlarla oturan bir gün gelir kötü olur. Önceleri iyiliğin
devam etse de sonunda onlar gibi olabilirsin. Ama, yazık olur. Hayırlı olanlar, iyiliği arzu
edenler bu halinde senden uzak dururlar. Seni kurtarmak isterler; ama onların iyi
düşüncesini zedelemiş olursun.
Kitabullahın (Kur’ân-ı Kerîm’in) gölgesinde yürü, Sünnet-i Resulüllah'a (Peygamberin
âdetlerine) uy, felah bulur ve iflah olursun. Aksi halde kötü çukurları boylarsın.
*
Ey cemaat! Doğru olarak Allah’tan utanın. Gaflete düşmeyin. Allah'tan gafil olmayın.
Ömrünüz geçmekte ve zamanınız tükenmekte... Halbuki, bütün çabanız, yemeniz
imkânsız olan malı toplamakta... Kavuşmanız ihtimali dahi olmayan nesneler
düşünüyorsunuz. Yaptığınız binalara sağlığınızda oturmak belki size nasip olmayacak.
Yapın, edin, eyleyin; ama, kalbinize sahip olun. Dışınız dünyayı yapsın, kalbiniz Allah
ve âhiretle olsun... Kalbinizi dünyaya kaptırırsanız, Rabbinizin yüce makamı perdeler
arkasına girer, ruhanî hava tarafınıza esmez. Allah hem Aziz hem de Celil’dir...
Allah’ı anma hali, irfan sahiplerinin kalbinde hayme (çadır) kurar. Her yanını kaplar.
Hak'tan gayri bütün düşünce izlerini siler, götürür. Bu ki tamam oldu, işte cennet orası
olur. Peşin cennet bu olur. Vaad olan cennet ise öbür âlemdedir. Peşin cennete razı
olmak, kalbin Allah'a yakın olması demektir. Hak'la kul arasındaki perdelerin
kalkmasına gelince, buna ruh âlemine geçiş manasını vermek yerinde olur.
Dünya cennetine kavuşan kula, perdeler açılır, Hak'la kendi arasında perde kalmaz.
Kul, yalnız olduğu zaman ve her halinde O'nunla, olur. Bu halin şekli yoktur; misal
getirilemez. Çünkü, «O’na benzeyen yoktur. Bizzat gören, işiten O'dur.» (Şura, 11)
Öbür âlemde vaad olan cennet vardır. Allahü Teâlâ onu inanmışlara hazırlamıştır;
inanmışlar cennete girer, onun kerim yüzüne nazar ederler; bu nazarda perde yoktur.
Her şer Allah'ı bırakmışlaradır; tersini isbat etmeye gücü yeten olmaz. Her kim ki
Hakk'a yönelir, iyilik bulur. Her kim ki O'ndan döner, şerre düşer.
İnsanlar istek ve arzuları kadar yücelirler. Yücelik, şahsî yararı bir yana atmaktır.
Daima üstün ve iyi düşünmek hoş olur. İnsan, düşüncesine ve tuttuğu işe göre kıymet
bulur. Buna göre, tuttuğun işte bir fayda umuyorsan o fayda kadar büyük olursun.
Herkes himmetiyle ölçülür. Dünyalık isteyen dünyalık bulur ve değeri o kadar olur.
Allah'ı isteyen Allah'ı bulur, kıymeti de o kadar büyük olur...
İşini karşılıksız tut. Yaptığın işten bir şey bekleme. Allah'ın rızasını gözet; başını
o yola koy. Göreceksin ki mükâfatın büyük olmuştur. O’na bakmak, O’na yakın olmak
ve O'nunla var olmaktan daha yüce ne olabilir?.. Artık bir garaza mebni iş tutma, tüm
işlerini O’na bırak ve O'nunla yap. O’nun önünde, dünyalık nedir? Öbür âlemin işleri
neye yarar? Aslında Allah'a ait olan fakat zatına varmaya birer perde olan her ne iş
varsa hepsini bir yana at. İyilik edeni gör. Nimeti, sahibinden önce görme. Bir yere
taşınacağın zaman, oranın yerlisi senin için daha önemlidir; onlar kötü olunca
neylersin?.. Her şeyden evvel, varlıkta yer tutan O'dur. Herkesten önce ve sonra
yapan, yaptıran O'dur.
Ölümü düşün, âfetlere sabırla karşı koy, Allah'a tevekkül et. Bütün halinde bu üç
şeyi yap. Bunları yaparsan sana güzel huylar gelir; onlara sahip olur, iyilere katılırsın.
Ölümü düşünürsen hırsın yok olur. Sabırlı olursan her murada erersin. Rabbin sana
istediğini verir. Tevekkül yolunu tutar, Allah'a bağlanırsan fani şeyler kalbinden çıkar,
dünya ve âhiretin derdi senden uzak olur. Siva (Mevlâ'nın zatından gayrisi) denen
nesneler senden boşanır, rahata erersin. Her yan sana rahatlık olur. Herkes seni saklar
ve esirger. Felâket sana yanaşamaz. Altı yönden Mevlâ sana bekçi olur. O, Aziz ve
Celil’dir. Halk sana yol bulamaz. Halk kötülükle sana varamaz. Kötülerin sana yolu
kapalı, şerrin kolu senin için bağlıdır. Şeytan, sana varamaz. Çünkü Allahü Tealâ,
şeytana buyurdu:
- «Sen, benim kullarıma sultan olamazsın!» (Hicr, 42)
Halka gösteriş yapmayanlara şeytan gelebilir mi?.. İşi tevhid, gücü Allah olana kim
yakın olabilir?.. Şeytan onlardan uzaktır. Çünkü Allah esirger...
Bu yol sükûtla başlar; ilki budur. Konuşmak sonradan gelir. Sus, taşma, içini doldur;
sonra izni al, konuşmaya koyul. Hak yola girince bu hal kendiliğinden olur.
İhlâs yolunu tut. En büyük şey odur. Îhlâs sahibinin şahı ruhunda yaşar. Sultan
sinesinde saklıdır. Dışa itibar edilmez. Geçici şeylere nazar neye yarar?.. Var mı
aradığınız adam? İçini dışını bir eden?.. Dıştaki sultanla ruhtaki sultanı birleştiren zat
görülür mü?..
Halinde kal. Gizli dur. Sineni kimseye açma. Ta işin bitinceye kadar devam et.
Kalbini efendisine teslim edinceye dek özüne varlık tanıma. Hakka ki vardın, işin
tamamdır, üzülme. Olduğu gibi bırak; artık olacak olur.
Artık sen padişahsın, makama yerleştin. Mevlâ dilini çözdü.
Halk karşısında bir süvari bölüğü olsun. Saf saf dizili ve emrine hazır gör. Onların
kötülemesi ve övmesi bir olsun. Ne kötüleyene darıl, ne de övünce sevinç duy. Onlar
sana darılsa ne var?.. Yüz çevirip gitseler ne çıkar?.. Onları yapan, yıkan sensin. Onları
yaratan sana el vermiştir. Yarattıkları üzerinde keyfine göre hüküm sürebilirsin. Ne var
darılacak?.. Allahın izniyle onları bağlar, sonra çözersin. Hadiselerin oluşu, kalp
eliyle olur. İşaretler sır dilinden çıkar. Bunlar olabilir; ama lâfla değil... Doğru olmaya
bak. Doğru olanda her iyi şey kendiliğinden başlar. Akıllı ol...
Çocuklar gibi heves atına binme. Gözün görmüyor, seni yola iletecek birini ara.
Görmeden yola çıkan, çukura yuvarlanabilir. Bilgin de yetersiz; öğren, cahil olma. Sana
bilmediğini öğretecek birini bul. Bulunca yapış, bırakma. Ne derse kabul et. Görüşlerini
müsbet karşıla. Onun sözü ve hareketi senin delilin olmalı. Büyük insana kavuşunca,
yanına otur. Bilgiyi alıncaya kadar orada dur. İrfanın tam oluncaya kadar onu bırakma.
Bunların sonunda, her yolunu şaşıran sana sığınır. Kimsesizlerin kabı olursun.
Zavallılar himayene girer. Fakirler, derdine sende çareler bulur.
Kerem sahibi olmak için İlâhî ve kudsi sırları saklamak şarttır. Efendiliğin en güzel
örneği, insanlarla iyi geçimdir. Allah'ın insana tevdi ettiği sırrı saklamasını bilmeyen,
insanlarla iyi geçinmeyen efendi, çelebi değildir.
Neredesin?.. Hak böyle mi aranır?.. Başka şeyleri gönlünde taşı, sonra Hakkı
bulacağım, diye uğraş. Halin nerede, Hakk'ı aramak nerede?...
Allahü Teâlâ şöyle buyurdu:
- «Sizden bir kısım, dünyayı; diğer bir kısım da âhireti ister.» (Al-i İmran, 152)
Diğer Âyeti Kerime'de ise şöyle anlatıldı:
- «Yalnız O’nun vechini dilerler.» (Kehf, 28).
Bahtiyar olana kudret eli gelir; Haktan gayri bilinen bütün varlıktan onu kurtarır.
Ruhunu temiz tutmaya gayret et. O el, bir gün sana da gelir; kolundan tutar, velayet
makamına yerleştirir. Yolculuğun biter, sülûkün sona erer. Bulacağını bulursun. Dünya
sana koşar. Âhiret de onun peşinden... Her ikisi de sana hizmetçi olur. Hiçbir darlık
bilmeden makamında kalırsın.
İnsan, biraz saflık bulunca bazı hatıralar duyar. Kalbine bazı şeyler gelir. Bunların
doğruluğu kolay bilinmez. Bir defa o hatıralara kapılırsan sürüklenir gidersin. Bu
sebeple Hakk'ın kapısında dur. Kapıya elinle vur. Himmet iste. Vermezlerse bekle.
Hemen kaçıp gitme. Çünkü, bilemezsin, her yer O’nun kapısıdır. Kaçarsan kötüye
düşersin, çünkü O’nun kapısından kaçmış olursun. Oradan alacağın himmetle iyiyi,
kötüyü bilirsin. Bir hatıra, vârid olunca, nefsin mi, şeytanın mı olduğunu bilebilirsin.
Hakk'ın verdiği gayret duygusu sayesinde şeytanın, hevânın ve nefsin belâsından azad
olursun.
O kadar iyi bir hale gelirsin ki:
- Şu iyidir, şu da kötü... Şunu al, şunu bırak! denir.
Açık açık duyar, yolunu düzeltir, Hak kapısında beklersin. Seni Hak terbiye eder.
Varlığına can katar. O oturtur ve kaldırır, emrini O’nun kitabından alır, yasakları yine
O’nun emriyle öğrenirsin.
*
Ey cemaat! Fazla istemeyin. Azı da az diye bir yana itmeyin. Önü, sonu bırakın.
Çünkü kader, her birinizi tek tek kuşatmıştır. Ne lazımsa O bilir. Kabiliyetinize göre
verir. Her biriniz için, bir zaman ve her biriniz için geçmişe ait bir sayfa açılmıştır.
Peygamber (S.A.) efendimizin şu derin manalı Hadîs-i Şerifi halimizi ne iyi anlatır:
- «Rabbiniz, yaratma ve rızka dair işleri bitirdi. Her şey tamam oldu. Ölüm
günleri bellidir. Kalem kurudu. Olacak şeyler sıra ile olur.»
Allahü Teâlâ, geçmişte her şeyi yerli yerinde yaptı. Lâkin hüküm verilmedi. Bu
yüzden hüküm ilân edilinceye kadar hepsinin üstüne bir perde çekti. Emri koydu.
Yasakları getirdi. Bunlarla, her cins kader faslı kapalı kaldı. Hiç kimsenin kadere
yüklenerek hak talep etmeye yetkisi yoktur. «Allah, istediğini yapar. Yaptığından
sorumlu değildir. İnsanlar, hep yaptıkları işin hesabını vermeye mecburdurlar.»
(Enbiya, 23)
*
Ey cemaat! Zahire göre işlerinizi yürütünüz. Sizin için en iyisi budur. Rahat
bundadır. İç âleme aklınız ermez. İşte beyaz ve işte siyah. Hangisini seçersiniz, siz
bilirsiniz. İç âleminiz gelişinceye dek devam edin. Dış hükümlere uyun. Bir zaman
sonra ruhunuzdan perdeler açılır. İyiyi görürsünüz. Dış hükümleri bir yana atarsanız iç
âleme geçmeniz kolay olmaz.
Dış halin iyileşince için nur dolar. Sırrına geçer, sonra kalbine akar. Sonra nefsine
gider, sonra da diline gelir. İlk iş, dış cepheden başlar. İç âlemdeki duygulara gider.
Tekrar dışa vurur. Hisler böylece süzülür; varlığın erir, halkın iyiliğini gözeten işler
yapar, onlara önder olursun. Sen bir şey demeden, onlar koşarak sana gelirler.
Bunlara ermek ne kadar mübarektir. Hak yola girer, Hakk’ı sever ve sevdirirsen ne
mutlu sana... İddiaya kapılırsan yazık olur. Perişan olursun. Allah sevgisinin birçok
şartları vardır. Onların yerine gelmesi gerekir. Yalnız O’na uyman, sevginin
gereklerindendir. Başka şeye bağlı olmamak ve yalnız O'nunla ünsiyet etmek de
sevginin gereğidir. Hiçbir işe itiraz etme... O, sende istediği gibi tasarruf eder. Baş-
kasında da aynı tasarrufu görürsün. Ses etme! Hakk'ın fiilleri seni korkutmasın. Her
işte binlerce hikmet gizlidir.
Bir kulun kalbinde Allah sevgisi yer ederse, yalnız O’nu sever; başka uğraştırıcı
işleri bir yana atar. Bunu yapamayan sevgi iddiasında bulunamaz.
Yalancı ve uydurma dâvadan dön. Bu yolda yapmacık hareket fayda getirmez. Bu
yol, yersiz arzu ve boş temenni ile elde edilemez. Hele içi başka, dışı başka olan bir
kimse bu yola hiç yaramaz. Bir de yalancılık peyda olursa, felâket o zaman başlar.
Eğer sende bu hareketlerin az buçuğu varsa, hemen tevbe et. Bozma Tevbe etmek
iş değil; asıl iş onu bozmamaktadır. Bir ağacı sadece dikmek marifet sayılmaz. Asıl
marifet onu yetiştirip meyvesini almaktır. Bunu yapmaya çalış.
*
Hakk'a yapışın. Darlıkta O’na yalvarın. Genişliğe çıktığınız zaman da, O'nu
hatırlayın. Hasta olduğunuzda Allah deyin. İyiliğe erdiğinizde O’nun yoluna koşun.
Hayır, şer hep O’nun elindedir. Veren, alan O'dur. Sizin için kurtuluş, ancak Allah'a
candan teslim olmaktadır. Ruh ilâcınız ancak bu olabilir. O’nun verdiği hüküm sizi
titretmesin. O hüküm üzerine de münazaa etmeyin. O’nun verdiği hüküm için kullarına
şikâyet etmeyin. Şikâyet ancak belâ getirir; bunu bilin, sabırla bekleyin.
O’nun kudret eli altında bekleyin. Sessiz durun. Hele bir bakın; neler yapıyor, seyre
dalın. O’nun, içinizde ve sizinle ne derin işleri oluyor. İşte bunu anlamaya bakın. O’nun
yaptığı işlerde geniş olun. Yazar, bozar, hepsine uyun. Yapacağı işi siz değil, O bilir.
Allahım, bizi yüce varlığında Zatınla eyle: «Dünyada da iyilik ver... Ahirette de
iyilik ver ve bizi ateşten koru.» (Bakara, 201) Amin!

Yorumlar